Beşiktaş’ın
B. Münih karşısındaki 11’i. Kalede Tolga. Defansta Gökhan, Caner, Necip, Medel.
Orta Alanda Tolgay, Oğuzhan. Sağ Kanatta Quarezma, solda Lens. Forvet arkasında
Mustafa Pektemek ve Forvette Vagner Love. Babel yok, Talisca yok, Kalede Fabri
yok, Defansta Vida yok, Tosiç yok. Atiba yok, Adriano yok. Bunları da bırak
benim bile hayranlıkla izlediğim, oyun bilgisi ve profesyonelliği en üst
seviyede olan Negredo yok. Maç az önce bitti, Beşiktaş yenildi rakibine, fakat
benim konum bu değil. Açın herhangi bir spor programını izleyin şimdi. İzleyin
bakalım Ş. Güneş’in kadro seçimi hiçbir basın organında eleştiriliyor mu? Var
mı hiçbir kanalda bu rotasyonu eleştirmeye cesareti olan kimse? Boşuna kanal
kanal gezmeyin yok. Olmaz, eleştirmezler. Sen sorsan, sana da “Bu hocanın takdiridir”
derler. Bir tane Beşiktaşlı taraftar çıkıp ta sosyal medyadan sallamaz hocaya,
sallayamaz. “Hay senin çıkaracağın takıma” demezler. Bu kadroyu gördüğümde hoca
elendiğini kabul etmiş zaten diye düşündüm ben. O yüzden şans bulmayan
oyuncuları sahaya sürmüş tecrübe kazansınlar diye. Hocanın kararı, bana düşmez bunlar. Fakat
kendi kafasında olayı bitiren bir hoca takımından nasıl mücadele etmesini
ister. Futbolcu bunu görmez mi, anlamaz mı? Formalite maçı diye düşünmemesine
ne sebep olur? Bu kadrosu ile Beşiktaş başka bir hocanın elinde olsaydı eğer;
bu gece elenmezdi bu turnuvadan. Fakat gel gör ki camia içinde tek ses çıkmaz,
eleştiri olmaz, soran sorgulayan olmaz. Takımlarını alkışlar ve dağılırlar
evlere. Geçmişte Galatasaray’ın bir Neuchâtel Xamax maçı vardı hatırlarsınız. Şimdi
Çakma filozofun bu geceki inançsızlığı ile Galatasaray’ın o maçı alacağına dair
olan inancını kıyaslayın! Bu bile Şenol Güneş’in olduğu yere yakışmayan bir
hoca olduğunu gösterir. Fakat bu yüzden de sorgulanmaz, eleştirilmez.
“Vazgeçtiğinde yenilirsin” sözünü birinin ona hatırlatması lazım.
Konuyu
fazla uzatmadan takdire bırakalım ve gelelim Aykut Kocaman’a. Neyi ne kadar
doğru yaparsa yapsın, efendiliği, bilgisi, tecrübesi ve zekâsı ile ön plana
çıksın, elindeki kadroyu oynanacak maçın genel özelliklerine göre en doğru
şekilde yapsın, yine de eleştirilip yerden yere vurulmaktan kurtulamaz. Bunu
yapmak için öncelik, (sözde)Fenerbahçe taraftarınındır, Basının kirli ellerine
atmadan hocalarını ilk önce kendileri kusar içlerindeki bütün öfke ve
nefretlerini. Bu bile fırsat kollayan basına daha çok malzeme verir sadece. Aç
kurtlar gibi zayıf anını kollayan bir sürü kalem, saatlerce Kocaman adamı
konuşur kendi pencerelerinde. Ve Fenerbahçe taraftarı da alkış tutar bu zibidilerin
ekranlarda atıp tutmalarına ve hocalarını aşağılamasına. Öyle ya; Fenerbahçe
taraftarı herkesten daha iyi bilir tekniği de, taktiği de. “Aykut kimmiş! Ulan
ben olucam şimdi şu takımın başında” diye milyon tane cümle sıralarım buraya
amma kime anlatırsın derdini. Aykut Kocaman’ın futbolculuğu, tecrübesi, teknik
adamlığı, ADAM’lığı, bilgi birikimi, Fenerbahçeliliği ve camiamızın en güzide
insanlarından biri olmasını umursamadan; Kendi burnunu çekmekten aciz. 300
kelimelik dağarcığı ile sosyal medyadan (güya) çok bilmiş mesajlar veren, takım
kurup taktik belirleyen ve kendisine taraftar diyen, aynı zamanda Başkanına
düşman, futbolcusuna anlayışsız, teknik direktörüne karşı karaktersiz olan bu
toplum, senden, benden, bizden daha fazla Fenerbahçeli olduğunu düşünür ve
herkesten çok sahip çıkmaya kalkar Fenerbahçe sevdasına.
Gelelim
Aziz Başkana. Fenerbahçe’yi uğrunda ölecek kadar seven bir başkan. Bu seçim
sürecinde öyle yalnızlaştırılıp, öyle haksız eleştirilmeye başlandı ki. 20 yıldır bu kulübün başkanı olan insana
yapılanlar, onun hakkında söylenenler, eleştiriler ve eleştirinin ötesine geçen
bel altı vurmalar. Ne yaptı bu adam size? Nesini beğenmediniz? Kulübün hali
ortadaymış. Evet ortada. Ve bu duruma nasıl geldiği de ortada. 3 Temmuz
sürecinde ne yaşadın Fenerbahçe taraftarı? Hakkın olanları elinden almaya cüret
ettiler, dört değil sekiz koldan kuşatıldın, neler yaşadın, nelerle karşı
karşıya bırakıldın hatırlasana. Avrupa’dan men edildin, cezalandırıldın, 6saray’ın
senin mabedinde şampiyon yapılmasına şahit oldun, Fetöcü polisten gaz yedin,
dayak yedin, gelirlerin resmen söğüşlendi, ve buna rağmen kimsenin bu kulübü
ele geçirme çabası hayalden öteye gidemedi. O zaman dik durdun ve sahip çıktın
Aziz Başkana. Şimdi ise Başkanı istemiyor, Hoca’yı beğenmiyorsun. Stadımızı
kendimiz yaptık, devlet eliyle stat sahibi olanlardan değiliz. Topuk yaylası
gibi bir yer başka hangi futbol takımında var? Tüm branşlarda başarılı olan bir
kulübün taraftarıyız. Aziz Başkan sayesinde. Üniversite bu yıl öğretime
başlıyor inşallah. Kulüp adına satın alınan bir sürü arsa ve arazi.
- İncek Tesisleri (32 dönüm) 67 milyon TL
- Kayışdağı (26 dönüm) 150 milyon TL (İmar izniyle 400 milyona çıkması bekleniyor)
- Gebze (220 dönüm) 50 milyon TL
- Ataşehir arazisi (60 dönüm) 150 milyon dolar
- Edirne (16 dönüm) 5 milyon TL
- Düzce (20 dönüm) 2.5 milyon TL
* Samandıra ve Dereağzı tesisleri ile Şükrü Saracoğlu stat kompleksinin tapusu sarı lacivertlilere ait değil. Eğer gelen haberler doğru ise buraların tapuları çok yakında alınacak. Belki de seçime yetişecek.
* Halen üzerinde Fenerbahçe Koleji’nin bulunduğu Kayışdağı arazisinin önümüzdeki dönemde daha da değer kazanması bekleniyor.
İşte beğenmediğin başkanın, çok
sevdiği Fenerbahçe için yaptıkları. Kör olmak lazım bunları görmemek için. 1
Milyon üye kampanyası ne anlam ifade ediyor senin için? Bu az olsun benim olsun
demek mi sence? Yoksa halkın takımını halkla birlikte yüceltmek için yapılan
bir sahiplendirme olgusu mu? Diğer kulüpler ellerindeki değerleri satarak bütçe
sağlamaya borç ödemeye çalışırken senin beğenmediğin başkanın Fenerbahçe’yi
kişilerin esaretinde bırakmamak için her türlü yatırımı yapıp gereken her türlü
önlemi alıyor. Şimdi sen ne yapıyorsun ona buna bok atmaktan başka. Demirören’in
BJK başkanı olduğu dönemini hatırlayın. BJK’nin borç gırtlakta değilmiydi?
Galatasaray yıllardır değişik değişik başkanların ellerinde soyula soyula bu
borç batağına sokulmadı mı? Riva, GS adası, Tarih yazdıkları Ali Sami Yen. Ne
oldu bunlara söylesenize. Hangi başkan sorumlu tutuldu bu yapılanlardan.
Batırdıkları kulüplerden. Bizim başkanımız ise kulübe sahip çıktığı gibi, daha
da değer kattı kulübe. Şu anda sahip olunanlar ile Türkiye’nin maddi anlamda en
güçlü kulübüdür Fenerbahçe. Zaten bu gücü gördükleri için hedef olmadık mı? Bu
yüzden rantçıların eline düşürmek istemediler mi bizi? Ne dedi Başkan o zaman?
“Ne şikesi beyler, memleket elden gidiyor.” Biz boşuna mı dedik Son Kale
Fenerbahçe diye. Bizimle duvara tosladılar ilk defa ve sonları da geldi işte.
Şimdi ise bizler birbirimize düştük ne hikmet ise. Bir tarafta Sayın Başkan
Aziz Yıldırım, diğer yanda başkan olarak görmek isteyebileceğim belki de tek
insan Sayın Ali Koç. Aziz başkanın da hataları oldu elbette, o da sen gibi ben
gibi biz gibi bir insan evladı. İyiyi kötüyü teraziye koyarsak ne görürüz buna
bakmak lazım. Bir Fenerbahçe sevdalısı olarak, şu anda yapılacak en doğru şeyin
Aziz Başkan ile devam etmek olduğundan eminim ben kendi adıma.
Kendi
kendimizi hançerleyip durmak yerine hakemlerin yaptıklarını bu ciddiyet ile
meydanlara dökelim, TFF’nin, PFDK’nın, MHK’nın rezilliklerinin üstüne gidelim.
Neden en çok para cezası alan kulüp olduğumuzu sorgulayalım, cezalandırılırken
neden üst sınırlar sadece bizim futbolcularımıza uygulanır bunu soralım. kendi
mabedimizde bizim üzerimize kurulan oyunları bozalım. Sahip çıkalım, sahip
çıktığımızı belli edelim dosta düşmana. Kolay kolay kimse cüret edemesin, ne el
uzatmaya ne de laf kondurmaya. (Maçın hakemi kral eyyamcı Bülent YILDIRIM oldu bu arada hayırlı olsun.)
Alex ile bitirelim. Öncelikle
hiçbir isim Fenerbahçe adından büyük değildir. Buna Aziz başkan da, Sayın Ali
Koç’da, Aykut Hoca da, sende, bende dahil. Alex heykeli dikilen bir oyuncumuz,
kaptanımız. Bu bile onun için çok büyük bir gurur olmalı. Fakat taraftar olarak
hiç birimiz gerçek olayların ne olduğunu bilmeden Alex’i savunup, başkanı
eleştiremeyiz. Yapmamalıyız. Başkan hata mı yaptı? Alex neyi ne kadar doğru
yaptı derim bende o zaman. “Bir yanda "Pazar günü 100bin dolarımı
getirmezseniz imza atmam" diyen, pazartesi havalesini yaparız diyenlere
inanmayıp imza atmayan bir ALEX. Diğer yanda ALEX'e o 100bin doları evlerindeki
kasalarından toparlayıp nakit veren ve son anda imzayı alan yöneticilerimiz var
bizim. Kimin efsane olduğunu iyi öğrenin ilk önce. O dönemde Aykut hocanın ne
şartlar altında neleri başarmaya çabaladığına şahit olduk. Fakat Alex ve onun
yaptıklarına da şahit olduk. Kimse sütten çıkmış ak kaşık değil. Bir futbolcu
için başkanını ve hocanı eleştiremezsin. Hele ki gerçekte neler olduğunu
bilmiyor isen.
Sağlıcakla