“Nen var kedicik, niye bu kadar çok içtin?
"Zzzzzz”
"Heeey, kedicik, sana diyorum, derdin neydi, niye bu kadar içtin?”
“Beni lûtfen rahat bırak insancık; şuracıkta üç kuruşluk keyif yaptık, bozma!”
“Niyetim keyfini bozmak değil kedicik; sadece, bu kadar çok içmenin sebebini öğrenmek istedim. Sana bir-kaç soru sorabilir miyim?”
“Sor bakalım.”
“Derdin işsizlik mi?"
“Hayır.”
“İşten mi attılar?”
“Hayır.”
“Tecavüz mü ettiler?”
“Ne münasebet?”
“Organ mafyası çocuğunu mu kaçırdı?”
“Güldürme beni!”
“Çek-senet mafyası mı?”
“Saçmalama!”
“Evine ya da işyerine haciz mi geldi?”
“Buyur?!”
“İflas mı ettin?”
“Pardon?!”
“Ev sahibi kirayı mı arttırdı?”
“Ne kirası?”
“Okuldan ya da yurttan mı atıldın?”
“Offff!”
“İftiraya mı uğradın?”
“Pes doğrusu!”
“Durup dururken Atatürk’ü mü övdün?”
“Hayır, ama insan olsaydım başka hiç kimseyi övmezdim!”
“Lâikliği mi savundun?”
“O da değil, ama dünyaya insan olarak gelsem, asla lâiklikten ödün vermezdim!”
“Kızın kocaya mı kaçtı?”
“Daha neler?”
“Karın evi mi terk etti?”
“Bizde evlilik yoktur ki; yaşam boyu ihânetin olmadığı soylu bir beraberliktir bizimki.”
“Tekel işçisi misin?”
“Hayır!”
“Bekir Coşkun musun?”
“Değilim, ama yazabilseydim yalnız onun gibi yazmak isterdim!”
“Referandumda bîtaraf mı oldun?”
“Hııııı?”
“Yoksa, referandum öncesi milletin % 52 küsürâtına ‘evet’ oylarını tekrar gözden geçirmelerini isteyen o hâkim sen misin?”
“Değilim, ama, o yürekli hâkimin başına bir şeyler gelmesinden korkuyorum!”
“Ananı da alıp gitmen mi istendi?”
“Ne anası?”
“Şehit yakını mısın?”
“Ne şehidi?”
“Türk Ordusunun bir mensubu musun?”
“Değilim, ama, ‘hayvan olmama rağmen’ o kahramanlarla gurur duyuyorum!”
“O halde, sana son bir soru: Cumhuriyetin gidişâtına kahrettin de mi bu kadar çok içtin?”
“Hayır, ama Cumhuriyeti saran o hain virüsü, her canlı organizmanın, bir daha aynı hastalığa yakalanmaması ve bağışıklık kazanması için ‘özellikle gençlik yıllarında yakalanması gereken bulaşıcı bir hastalığa’ benzetiyorum; tıpkı kızamık, kabakulak, çocuk felci gibi!”
“Hârikasın kedicik! Ama, derdini hâlâ anlayamadım; seni daha fazla rahatsız etmek istemem, hoşçakal, Fakat, sağlığın için lütfen bir daha bu kadar çok içme, e mi?”
“Heeey, bir dakika insancık, bu kadar çok içmemin sebebini öğrenmeden mi gideceksin?”
“Ne yapalım, öğrenemedim işte!”
“Hele dur bakalım! Ben, siz insanları çok akıllı yaratıklar bilirdim, ama, o kadar da akıllı değilsiniz sanırım. Sorularını neden hep ‘dertler’ üzerine kurdun? Tersi olamaz mı, yani, neşeden içmiş olamaz mıyım?”
“Haklısın kedicik, neşeden içmiş olabileceğin hiç aklıma gelmedi. Bizler, yani ‘tuzu kuru olmayan insanlar’ genellikle hep dertten içeriz de, seni de kendim gibi sandım; kusura bakma! O halde, anlat bakalım, seni bu kadar neşelendiren ne?"
"Sence ne olabilir?”
“Hiçbir fikrim yok!”
“Dinle öyleyse: Bir tek sebebi var, ‘Hayvan’ olmak!”
“Anlamadım!”
“Dünyaya ‘bir hayvan olarak’ gelmekten bahsediyorum; ne bileyim, örneğin, bir kedi, bir köpek, bir kuş olmaktan; bir kelebek, bir köstebek ve bir böcek olmaktan söz ediyorum; yani ‘hayata bir insan olarak gelmemiş olmaktır’ beni bu denli keyiflendirip içiren! Anladın mı şimdi?”
“Haa! Yani, insan olarak değil, sırf kedi olarak yaratılmış olmak mı seni bu kadar sevindiriyor?”
“Aynen öyle insancık!”
“Anlıyorum kedicik!”
“Tekel bâyii az ileride insancık!”
“Biliyorum, sağol kedicik!”
(Yazı ve fotoğraf: Çetin Canbazoğlu).
"Zzzzzz”
"Heeey, kedicik, sana diyorum, derdin neydi, niye bu kadar içtin?”
“Beni lûtfen rahat bırak insancık; şuracıkta üç kuruşluk keyif yaptık, bozma!”
“Niyetim keyfini bozmak değil kedicik; sadece, bu kadar çok içmenin sebebini öğrenmek istedim. Sana bir-kaç soru sorabilir miyim?”
“Sor bakalım.”
“Derdin işsizlik mi?"
“Hayır.”
“İşten mi attılar?”
“Hayır.”
“Tecavüz mü ettiler?”
“Ne münasebet?”
“Organ mafyası çocuğunu mu kaçırdı?”
“Güldürme beni!”
“Çek-senet mafyası mı?”
“Saçmalama!”
“Evine ya da işyerine haciz mi geldi?”
“Buyur?!”
“İflas mı ettin?”
“Pardon?!”
“Ev sahibi kirayı mı arttırdı?”
“Ne kirası?”
“Okuldan ya da yurttan mı atıldın?”
“Offff!”
“İftiraya mı uğradın?”
“Pes doğrusu!”
“Durup dururken Atatürk’ü mü övdün?”
“Hayır, ama insan olsaydım başka hiç kimseyi övmezdim!”
“Lâikliği mi savundun?”
“O da değil, ama dünyaya insan olarak gelsem, asla lâiklikten ödün vermezdim!”
“Kızın kocaya mı kaçtı?”
“Daha neler?”
“Karın evi mi terk etti?”
“Bizde evlilik yoktur ki; yaşam boyu ihânetin olmadığı soylu bir beraberliktir bizimki.”
“Tekel işçisi misin?”
“Hayır!”
“Bekir Coşkun musun?”
“Değilim, ama yazabilseydim yalnız onun gibi yazmak isterdim!”
“Referandumda bîtaraf mı oldun?”
“Hııııı?”
“Yoksa, referandum öncesi milletin % 52 küsürâtına ‘evet’ oylarını tekrar gözden geçirmelerini isteyen o hâkim sen misin?”
“Değilim, ama, o yürekli hâkimin başına bir şeyler gelmesinden korkuyorum!”
“Ananı da alıp gitmen mi istendi?”
“Ne anası?”
“Şehit yakını mısın?”
“Ne şehidi?”
“Türk Ordusunun bir mensubu musun?”
“Değilim, ama, ‘hayvan olmama rağmen’ o kahramanlarla gurur duyuyorum!”
“O halde, sana son bir soru: Cumhuriyetin gidişâtına kahrettin de mi bu kadar çok içtin?”
“Hayır, ama Cumhuriyeti saran o hain virüsü, her canlı organizmanın, bir daha aynı hastalığa yakalanmaması ve bağışıklık kazanması için ‘özellikle gençlik yıllarında yakalanması gereken bulaşıcı bir hastalığa’ benzetiyorum; tıpkı kızamık, kabakulak, çocuk felci gibi!”
“Hârikasın kedicik! Ama, derdini hâlâ anlayamadım; seni daha fazla rahatsız etmek istemem, hoşçakal, Fakat, sağlığın için lütfen bir daha bu kadar çok içme, e mi?”
“Heeey, bir dakika insancık, bu kadar çok içmemin sebebini öğrenmeden mi gideceksin?”
“Ne yapalım, öğrenemedim işte!”
“Hele dur bakalım! Ben, siz insanları çok akıllı yaratıklar bilirdim, ama, o kadar da akıllı değilsiniz sanırım. Sorularını neden hep ‘dertler’ üzerine kurdun? Tersi olamaz mı, yani, neşeden içmiş olamaz mıyım?”
“Haklısın kedicik, neşeden içmiş olabileceğin hiç aklıma gelmedi. Bizler, yani ‘tuzu kuru olmayan insanlar’ genellikle hep dertten içeriz de, seni de kendim gibi sandım; kusura bakma! O halde, anlat bakalım, seni bu kadar neşelendiren ne?"
"Sence ne olabilir?”
“Hiçbir fikrim yok!”
“Dinle öyleyse: Bir tek sebebi var, ‘Hayvan’ olmak!”
“Anlamadım!”
“Dünyaya ‘bir hayvan olarak’ gelmekten bahsediyorum; ne bileyim, örneğin, bir kedi, bir köpek, bir kuş olmaktan; bir kelebek, bir köstebek ve bir böcek olmaktan söz ediyorum; yani ‘hayata bir insan olarak gelmemiş olmaktır’ beni bu denli keyiflendirip içiren! Anladın mı şimdi?”
“Haa! Yani, insan olarak değil, sırf kedi olarak yaratılmış olmak mı seni bu kadar sevindiriyor?”
“Aynen öyle insancık!”
“Anlıyorum kedicik!”
“Tekel bâyii az ileride insancık!”
“Biliyorum, sağol kedicik!”
(Yazı ve fotoğraf: Çetin Canbazoğlu).