Hz. Âdem ve Hz. Havva yaşamlarına o güzelim CENNET bahçelerinde başladılar… Fakat sonrasında; Şeytanın Hz. Havva’yı yalanlar ve sahte gözyaşları ile kandırması insanoğlunun dünya yaşantısının da başlangıcı oldu. Oysaki Allah (cc) onları şeytan hususunda uyarmıştı. Fakat yaradılışı gereği yufka yürekli olan insanoğlu, şeytanın en büyük iki silahı olan yalan ve sahte gözyaşı ile vuruldu… Bu iki silahı yazının sonuna kadar hatırlayalım.
- Yalan
- Sahte gözyaşı
Şimdi asıl konumuz olan Fettullah Güleni sorgulayıp eleştirebiliriz. Konuları kısa ve maddeler halinde aktarmaya çalışacağım…
- Fettulah Gülenin cemaat toplantılarında konuşmasının büyük bölümü gözyaşları içinde geçer, hatta anlatımı esnasında cemaatini şevke getirmek için vücut dilini de çok iyi kullanır. Burada döktüğü gözyaşları anlattığı konuyu göz önüne aldığınızda bazen hiç olmadık zamanlarda başlar ve kesilir… Oysaki bu türde gözyaşı dökmek şeytanın alışkanlığıdır. Zayıf olan ademoğlunu ikna edebilmek için…
- Fettullah Gülen neden hiç evlenmemiştir? Oysaki İslam dinine göre evlenmek; nefis terbiyesi, neslin devamı ve aile hayatı açısından zorunlu kılınmıştır. F.Gülenin bu özelliği islama uygun olmayan fakat Hıristiyan Ruhban sınıfında görülen bir olaydır.
- İslam esasına göre sakal bırakmak Peygamber sünnetidir, ve durumu uygun olan her erkek sakal bırakmalıdır. F.Gülen’e baktığımızda samimi bir Müslüman edası ile vaazlar vermekte, fakat kendisinin hiçbir engeli olmadığı halde sakal bırakmamaktadır.
- Samimi Müslüman olduğunu iddia eden F.Gülenin cemaatine yardım toplamasını buyurun Peygamber efendimiz Muhammed Mustafa (SAV)’in inceliğiyle kıyaslayalım.
- Bir gün peygamber efendimiz ashabından bir şahsı devesini satmaya götürürken görür, nedenini sorduğunda da fakir olduğu, paraya ihtiyacı olduğu için devesini satacağını öğrenir, Peygamber efendimiz o kişinin devesini satın almak ister, ücretini sorar ve o kişiye istediği ücreti ödeyerek devesini satın alır. Fakat hemen sonrasında “Ben bu deveyi sana hediye ediyorum” diyerek adamın devesini tekrar ona geri verir. Adam nihayetinde devesini satmış ihtiyacı olan parayı kazanmıştır. Üstüne birde Peygamberden hediye olarak devesini geri almıştır. Kendinizi o insanın yerine koyun, sizden mutlusu olurmuydu o an için. Efendimiz bunu yaparken karşısındaki insanı kırmadan ve incitmeden yapmıştır.
- Birde F.Gülenin cemaatinde para ve yardım toplama durumuna göz atalım. Bazıları bilir bilmeyenler yanlış buluyorsa araştırsın lütfen. F. Gülen cemaatine yardım toplanacak dediği anda bazı variyetli kimseler fırlar ve son model arabasının anahtarını atar ortaya, buyurun der cemaatime helal olsun, diğer bir zengin evinin anahtarını koyar ortaya, bir diğeri cebinden çıkarttığı bir tomar parayı verir. İyi güzel, var ki verdiler diyelim. Peki ya bu cemaatte hiç maddi durumu uygun olmayan, fakir ya da kısıtlı imkânları olan cemaat üyeleri yok mu? Diğer zenginlerin bu bağış(!)ları onlarda bir eziklik yaratmaz mı? Bumudur islama uygun olan, bumudur samimi Müslüman olduğunu söyleyen F.Gülen. Gözyaşı döke döke istediği yardım islamın neresindedir. Nerede Peygamber efendimize uyan inceliği takdir sizlerin…
- F.Gülenin cemaati değerlendirildiğinde, kitap okuma alışkanlığı sırası ile şöyledir. Öncelikli olarak F.Gülenin eserleri, sonrasında Said Nursi’nin eserleri ve son olarak da Kuran-ı Kerim… Oysaki samimi bir müslümanın tek kitabıdır Kuran-ı Kerim; Fakat cemaat üyeleri her nedense diğer eserleri daha önemli bulur.
- Tansu Çiller’in başbakanlığı dönemine bir bakalım! Çiller başbakan olduğu dönemde F.Gülen ile basına kapalı ve gizli bir toplantı yaptı. Bu toplantıda ikisi baş başa kaldılar ve tokalaştılar. Bu altıncı maddeye çok saçma diyenlerde olacaktır mutlaka fakat; F.Gülen gibi şeriatı savunan ve samimi Müslüman görüntüsü veren şahsın böyle bir görüşmeyi yapmaması gerekirdi. Çünkü islama göre nikahsız bir erkekle bayanın aynı kapalı ortamda baş başa kalması ve el ele tutuşması yasak kılınmıştır. Demek ki karşımızda samimi bir Müslüman yok menfaati icabı yeri geldiğinde şeriatı ve de islamı bir kenara bırakabilen bir yalancı var…
- En önemli hususlardan biride kendi cemaatinin F.Güleni tabulaştırması ve kendisinin de buna hiçbir itirazının olmayışı. Öyle ki F.Gülenin Konuşma yaptığı yerlerde, cemaat toplantılarında su içtiği bardak bile üyeler tarafından alınıp “ işte bu bardaktan su içmişti” diyerek saklanmasıdır.
- F.Gülen temel alınarak yaşantısına bakıldığında kendisinin gayet ferah ve lüks içinde yaşadığını görürüz. Oysaki Peygamber efendimizin yaşamı zorluklar ve yokluklar içinde geçmiştir. Hâşâ F.Gülen Allah(CC) katında Peygamber efendimizden üstün olduğu içinmi daha ferah bir yaşam sürektedir. Ya da Dünyanın yüzü suyu hürmetine yaratılmış olan Peygamber efendimiz dünya malına gıpta edip istese Allah(CC) onu bu isteğinden mahrum mu bırakırdı? Samimi Müslüman F.Gülen bu yönüyle de Peygamber efendimize muhalefette kalıyor.
- Bir hususta evlilik ve evlenme durumunda; Cemaat üyeleri genellikle kendi içinde kız alıp kız verme eğilimindedir. Nurcu olmayan biri kızlarını istese vermezler, oğullarının sevdiği bir kız var ve oda nurcu değilse onu da oğullarına almazlar. Bu bile insanları bölüp sınıflandırdığı için ne denli yanlışlar içerisinde olduklarını ortaya koyar. Oysaki dinimiz insanları toparlayandır, bölüp parçalara ayıran değil. İslamda cemiyetçilik, nurculukta ise cemaatçilik vardır. Nurcuların deyimiyle “ Ya bizdensindir; Ya da karşısındır” orta yolları yoktur.
- F.Gülen ve cemaatinin söylem ve uygulamaları Laik düzende hukuki bir sorun oluşturduğunda F.gülenin ilk işi kirişi kırıp yurt dışına kaçmak olmuştur. Bu bile davasında ne kadar yapmacık ve samimiyetsiz olduğunu gösterir.
- F.Gülen Erzurum’da olduğu bir dönem, gece kalması ve uyması için kendisine bir yer gösterilir, fakat sabah olduğunda hiç yatıp uyuyamadığını ve istirahat edemediğini söyler. Nedeni sorulduğunda ise cevabı; “ Yatağımın ayak ucu Habip Baba Türbesine bakıyordu, öbür yöne çevirdim Kabe’ye geldi, diğer yana çevirdim Duvarda Kuran-ı Kerim vardı ona denk geldi, başka tarafa çevirdim Mescidi Aksa’ya denk geldi” vb. gibi türlü safsatalar uydurur. Oysa ki onun uyuması insan olması gereğidir, her canlı gibi uyumak vücudun ihtiyacı olan normal bir olaydır. Dinimiz; “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin”. Buyurmuştur. Burada yaptığı dört ana yön ve ara yönlerde dâhil kendine yatacak bir yer bulamamak zorlaştırmaktan başka ne olabilir? Olabildiğince samimiyetsiz ve riya dolu bir davranış.
- Önemli bir başka husus ise, Kafir olanlarla çok fazla beraber olup dostluklar kuruyor olması. Dinler arası diyalog kurulması amacı belki olumlu fakat, onlarla aynı dine sahip olmadığı halde dost olma gayretleri İslam’a bütünüyle ters. Çünkü kitabımız Kuran-ı Kerim “Siz onların dinine girmedikçe, kafirlerden size dost olmaz” buyuruyor.
- Şu anda tam sayısını bilmediğim için vermeyeceğim, Nur cemaati kendi arasında birçok dala ayrılmış durumda. Ve F.Gülen bu bölünmüş cemaatlerden hiçbirisine yakın durmuyor. Ve cemaatlerin birleşme çabaları F.Gülen tarafından desteklenmediği gibi, birleşmelerine de engel olunuyor. Hal böyle iken nerede kaldı İslamın birleştiriciliği, nerde kaldı F.Gülenin samimi Müslümanlığı?
- F.Gülen kendi öğrencilerinin Askeri kadrolara girebilmeleri için, onlara gerektiğinde İ.K.K. ( İçki, Kumar, Kadın. ) testlerine uyunuz talimatını veriyor. Samimi Müslüman F.Gülen için gerektiğinde menfaat icabı Kuran-ı Kerime ve İslama ters olan bu davranışlarda bulunmak gayet normal görünüyor. Ama İslamiyet ve Müslümanlık durum ve şartlara göre şekil değiştiren bir din değildir. Hele ki adamına göre uygulanan bir din hiç değildir.
Ertunç Çelik
ertunccelik@gmail.com



