TAKİP ET

23 Mart 2012 Cuma

Üzmez sahnede!..

Akıl havsala almıyor, insanın beyni buruşuyor cevap bulamıyor. Herşey ayan beyan ortada, Nevruz gelecek, biti kanlanan maşalar sokaklara dökülecek, vuracak, kıracak.



Bunu görmemeye olanak var mı? Yok. Yapılması gereken ne? Soğukkanlılığı muhafaza edip ellerine koz vermemek. Peki, açılım müflisi hükümet ne yapıyor? Nevruzu hafta sonu kutlayacağız diyenlere "Olmaz, yassah hemşerim."şefkatiyle yaklaşmayı uygun buluyor. Bunun iki açıklaması olabilir. Ya, açıldıkça üşüttükleri yerleri beyin fonksiyonlarının doğru çalışmasını engelliyor ya da onlar da bu işe çanak tutuyor. Neresinden baksan bir acizlik, bir denyoluk.

Devlet, sidik yarıştırılan kum havuzu değildir. Üst katlarda oturanlardan denge, anlayış, adalet beklenir. Koyduğu yasağın sonuçlarını öngörebilme kabiliyeti olmalıdır. Yoksa senden benden farkı kalmaz, attığı her adımda gerisiyle dağ devirir. Pazar günü vermediğin iznin yankıları hafta boyunca sürüyor, görüyorsun ve hala burnundan kıl aldırmıyorsun. Şimdi hakkını yemeyelim, yeni kararlar alınmış. İmralı ve parti ile ilişki kesilecek, görüşmeler halkla yapılacak ve sorun kökünden halledilecekmiş. Hem hazin bir itiraf hem de çaresizliğin tezahürü. Vay ki vay.

Tüm görüntüler berbattı. Taşlar, sopalar, tazyikli sular, maskeler, bombalar, herşey. Ama bir lokantanın güvenlik kamerasına takılanlar başlı başına felaketti. Birkaç genç bir esnaf lokantasına giriyor, ne var ne yok parçalamaya çalışıyor. Tabakları, masaları kırıyor, garsonun üzerine kasa fırlatıyor, vs.vs. Bu neyin kinidir? Bu nasıl bir hınçtır? Sıradan bir genci bu denli canavarlaştıran hangi dürtüdür? İşte asıl sorulması ve içtenlikle, empati kurularak cevaplanması gerekenler bunlardır. Cevabı Oslo'da değil, Antarktika'da bile olsa gidip öğrenilmelidir.

...

Önce Tayyip Bey başlattı. İçerdeki gazetecileri, isnat edilen suça, sarı basın kartı olup olmamasına göre tasnif etmeyi ilk o icat etti. Tabi yanındaki zevat ta bu önemli dersi hatmedip, yurdun ve Dünyanın dört bir yanına dağılarak masumiyetlerini(!?) izah etmeye çalıştılar. Gazatecileri hapse atan hükümet imajını silmenin bir yolu olarak bu listeyi kullandılar. Verilen tüm rakamların yanlış ve eksik olduğu pek çok şekilde anlaşıldı ve dile getirildi. Ama zevat yılmadı, çalışmalarını sürdürdü. Ve, Avrupa Bakanı, yumurta gazisi Bağış'ın bir yabancı televizyonla söyleşi yaparken sarfettiği; "Aralarında tecavüzden yargılananlar bile var." sözü eşeğin kulağına su kaçıran cümle oldu. Gel gelelim"tecavüzcü gazeteci"nin ismi bir türlü öğrenilemedi. Öyle ya, eğer gazeteci denilen adam tecavüzden içeride ise "Çıksınlar" demeye imkan var mı? Tabi ki fazla saklayamadılar ve kuşlar bu gazeteciyi ifşa ettiler. Zat-ı muhterem, katil, tecavüzcü seksenlik tekaüt gazeteci Hüseyin Üzmez'miş. Kendisi yargıtay marifetiyle şu anda serbesttir bildiğiniz gibi. İşte AKP'nin etik anlayışı. Yediği haltı küçülterek manasızlaştırmak. Bunun için Üzmez'i bile sahneye çıkarıp oynatabilirler, şekilde görüldüğü gibi.

...

Aşağıdaki resim 1931 yılında Viyana'da bir döküm atölyesinde çekilmiş. Önünde sıralananlar muhtemelen emeği geçenler. İlk defa gördüğüm bu fotografı Kahve Molası'nda sizlerle paylaşmak istedim. Arkadaşım altına not düşmüş; "Aman birileri görmesin, "ucube" der."Yalan mı? Samsun'un simgesi bu muhteşem heykelin doğum fotoğrafını, Atatürk'ü özlemle anan herkese armağan ediyorum. Kalın sağlıcakla.



Atatürk



Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar bulunduğunuz yerden bir adım öne çıkın. Sevgiyle... 






 

Reklam Alanı

Reklam Alanı
gündemde ne var

Galeri

Biraz Tebessüm