Fetullahçıların Devleti Ele
Geçirme Stratejisinin Yol Haritasından Bir Kesit!
ŞAKİRT ANLATIYOR - 3
2000'ler ;
Üniversiteye girince artık biz de 'ağabey' olmuştuk. Evlerde kalmaya ve sistemi
bizzat kendimiz daha büyük sorumluluk üstlenerek yürütmeye başlamıştık.
Talebelerimiz vardı, onlarla ilgileniyorduk. Aksiyon okuyorduk, artık bandrollü
ve sakıncalı yerlerinden temizlenmiş Hocaefendi kasetlerini koli koli alarak
herkese ama herkese dağıtıyorduk. Hocaefendi hakkında yine 'hizmet'in başka
yayın evlerinden çıkmış kitapları 'mütevelli olmuş esnaf ağabeylerimizin'
katkılarıyla kolilerce alıp dağıtıyorduk. Kitaplar binlerce satıyordu.
Ramazanda zekât, kurban bayramlarında deri topluyorduk, kurbanlık parası
topluyorduk. Amerika'dan, Hocaefendi'nin yanından gelen ağabey gelmişti bir
seferinde. O anlatıyordu biz ağlıyorduk. Ardından adam başına toplayacağı
büyükbaş kurbanlıkların sözünü almaya ve kayıt ettirmeye başlamıştı. Her
birimizden 60-70 belki de 100-120 büyükbaş kurban parası getirmemizi istiyor ve
pazarlık bu rakamlardan açılıyordu.
Bazı tanıdıklarımızın yaptığı hiçbir iş yoktu. Evde de kalmazdı. Sonradan bu
kişilerin görevinin 'çok özel' olduğunu öğrendik. Bunlar Türk Silahlı Kuvvetleri'ne
girmek üzere olan öğrencilerle askeri okuldayken 'ilgileniyorlar' idi.
Hocaefendi'nin 'en önemli on görevden biri' saydığı bu iş için seçilmiş
insanlardı. Hepimizin en nefret ettiği yer Ordu idi. Bir toplantımızda bir
ağabeyimizin Ordu, Danıştay ve diğer 'solcu' kurumlar için yaptığı tanımlama
ilginçti. Ağabeyimiz bu gibi kurumlar için 'artık fitne kurumlaşarak üzerimize
geliyor, biz de bir an önce kurumlaşarak karşı koymalıyız' diyordu. Gazetemizi
sürekli okumamız gerektiği de bir diğer telkin idi. Özkök Paşa'nın Genelkurmay
Başkanı olacağı günleri ip ile çekiyorduk.
Aksiyon Dergisi'nin bir sayısında 'Ergenekon' diye bir grup kapak yapılmıştı.
Bu sayıdan çok sayıda fotokopi çekerek hepimizden okumamız istenmişti. Yazıda,
devlet içinde gizli bir birimin oluşturulduğu ve bu birimin amacının Arjantin
benzeri sosyal patlamaların önüne geçmek, devlete zarar verebilecek oluşumlara
müdahale etmek olduğu yazılıydı. Ağabeylerimiz bunun bize de müdahale edeceğini
söylediler. Bu benim için bir dönüm noktasıydı.
Biz bu devletin bekasına, milletin dertlerine derman olmaya çalışmıyor muyduk?
Bizi solcular engellemiyor muydu? Bizim mücadelemiz iman kurtarmak değil miydi?
Bize ne toplumsal patlamaların önüne geçmek ve devleti korumak için kurulmuş
bir gizli teşkilattan? Devlet hepimizin devleti değil miydi, neden korumasınlar
ki? Hem bize ne diye düşman olsunlar ki?
Alıntıdır DEVAM EDECEK.

